Lorem ipsum dolor sit amet

  • ANASAYFA
  • HAYATI
    • KISA ÖZGEÇMİŞ
    • AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ
    • ACADEMIC BACKGROUND
  • SİYASİ ÇALIŞMALAR
    • GENEL KURUL ÇALIŞMALARI
    • ÖNERGELER
    • HALKLA VE SİVİL TOPLUMLA BULUŞMALAR
  • MEDYA ARŞİVİ
    • TBMM GENEL KURUL ARŞİVİ
  • GALERİ
    • SİYASET
    • İŞ DÜNYASI
    • ESKİ GÜNLER
  • SOSYAL MEDYA
    • FACEBOOK
    • TWITTER
    • INSTAGRAM
  • İLETİŞİM
  • Anasayfa
  • /
  • Books Showcase
  • /
  • Adım da Benimle Beraber Büyüdü

Adım da Benimle Beraber Büyüdü

14 Eylül 2020 Abdüllatif Şener Comments off
Çocukluk ve demiryolları

Kıvrılan Demiryolları

– Her hafızanın dünyaya açıldığı bir ilk sahne vardır. Sizinki?

Demiryolları. Babam demiryollarının yapımı sırasında önce geçici işçi olarak girmiş. Sonra ”yol çavuşu” olmuş. O küçük istasyonların yanında lojmanlar olurdu. Yaşadığımız lojman ile işyeri bitişikti. Trenler, vagonlar içindeki oyunlarımız, demir yollarındaki yürüyüşümüz. Vagonların yanaştığı rampalar vardı. Mallar geldiğinde kamyonlar yanaşır, aynı irtifadan mallarını taşırlardı. İnen, binen, gelen giden yolcular…

Sonra, ağabeyimin civcivleriyle arılardır en çok hatıramda kalan. Büyük ağabeyim tavuk ve arıcılığa meraklıydı. Kediler civcivleri yemesin diye kafesli araba yaptırmıştı. O kafesi içindeki civcivlerin gezme yayılma ihtiyacını karşılayacak şekilde değişik yerlere götürür bırakırdı.

-Kaç yaşındasınız?

Dört beş yaşlarında.

–Neredesiniz?

Şarkışla, Kayseri’nin Sarıoğlan ilçesi, Sivas-Tokat arasındaki Çamlıbel İstasyonu. Sonra Sivas’a taşındık. İlkokula Şarkışla’da başlamıştım, bir ay kadar sonra Sivas’a taşındık.

-Babanızın tayini dolayısıyla mı?

Evet. Köyde dedemden kalan arazileri amcamla beraber satıp Sivas’tan büyük bir ahşap konak almışlar. Mimari özellikleri olan büyük bir Ermeni konağıydı. Satan Ermeni de hemen sonra İstanbul’a göçmüş. Dolayısıyla kimdir, tanıyamadık. O konak ne kadar büyüktü! Salonda koşarak oynardık.

-Çocukken dünya sandığımız mekanlar, biz büyüyünce ufalıverir ya… Sizin konak böyle değilmiş anlaşılan.

Evet evet. Şöyle söyleyeyim: Bahçesinde elma, armut, erik ağaçları vardı. Bugünkü gözle ne kadar büyük olduğunu anlayabilmeniz için 630 metrekarelik bir alanda, bahçesiyle iki katlı bir konak olduğunu söyleyeyim. O çevredeki en büyük konaklardan birisiydi.

–Halen ayakta mı?

Maalesef yıkıldı, apartman yapıldı. Oradan bize dört daire vermişlerdi. Çok hatıraları vardı. En çok da buradaki ağabeyim ”Yıktırılır mı hiç” diye direnmişti. Eğer Koruma Kurulu kayıtlarına girmiş olsaydı yıktırmazlardı.

-Sivas’taki konağa taşınınca lojman hayatı bitiyor, değil mi?

Evet. Artık kendi evimizde oturuyoruz. O evin bahçesinde, piyasada bulunmayan değişik tatta elma, erik ve armutlar vardı. Pazara dönük meyve üretimi ayrı yapılır. Bizimkiler pazara intikal edenlerden değildi. Ama onlardaki tat, aroma, başka yerde bulunmaz. Zaten çocukluğumun Sivas’ında hiç apartman yoktu. Bütün binalar ahşaptı, hepsinin bahçeleri vardı. Herkes bahçesine sebze ekerdi. Biz de fasulye, patlıcan, biber… Bu dönemde ben hep değişik tatlarda meyveler yediğimi hatırlıyorum. Şimdi sadece pazar için üretilen markaları biliyoruz. Onun dışındaki türler kaybolmuş durumda.

-Farklı düşüncelere açık yapınız, bu değişik meyve tecrübesinden geliyor diyebilir miyiz?

Bana kalırsa dışarıya açılma merakım, en çok demiryollarından gelmiştir. Çocukluğumda demiryollarını hep şöyle düşündüm. Bir bakarsınız bir tarafa doğru uzar, nereden geldiği belli değil. Karşı tarafa bakarsınız, o da uzar gider, nereye gittiği belli değil. Bazen de yol gider gider, eğer yukarıda bir tepe varsa, o tepelerin üzerinde trenlerin dönüşlerini, kıvrılarak uzaklaşmalarını da çok uzaktan izlersiniz. Ama o kıvrımların ötesinde, nereye gidip nasıl uzadığını bilemezsiniz. Hele de o dar çevre dışında hiçbir yeri görmemişseniz, bu çok önemlidir.

-Üstelik televizyon henüz yoksa…

Televizyon yok tabii. Bu yollar nereden gelip nereye gidiyor diye hep merak etmiştim. Zaman zaman yolcular gelir, posta trenleri istasyonda durur, molaları çok kısa olurdu.. O beş dakikada insanlar koştura koştura iner, çeşmelerden suyu doldurup koşa koşa trene yetişmeye çalışırlardı. Değişik değişik insanlar. Bazen asker sevkıyatı olurdu. Bazen kasketli, daha düzgün kıyafetli insanlar görürdünüz. Bazen de köylüler, kentliler. Bu insanlar neyin nesi, kim nereden gelip nereye gidiyor…

-Bir memleket halkı her gün önümüzden geçiyor…

Tam olarak böyle. Bulunduğumuz yerin dışında çok geniş bir dünya olduğunu, bu dünyada büyük farklılıklar olduğunu düşünmüş, neresinde neler yaşandığını hep merak etmişimdir. O bakımdan demiryolları hayatımda çok önemlidir.

-Pencereden mi izliyorsunuz, içerisinde misiniz?

Evlerimizin demiryolunun kenarında, adeta bitişikti. Ev ile raylar arasında elli metre ya var, ya yoktur. Gelip gittikçe tren seslerini evinizde duyarsınız.

-Başkasına gürültü gelen ses, sizin hayatınızın bir parçası…

Aynen öyle. Bunlar hep hayatımda kaldı.

Hem alt, hem üst Kimlik açısından türk’üm…

-Hem anne hem de baba tarafından Kafkas kökenlisiniz. Büyükler Anadolu’ya ne zaman gelmiş?

Rusların Kafkaslar’ı işgalinde Anadolu’ya çok göç oldu. 1864’te Şeyh Şamil’in Ruslara savaşı kaybetmesinden sonra, bölgeden bu tarafa çok sayıda insan göçmüş. Bizimkiler bu göç dalgalarından birinde yaya olarak gelmiş.

Baba tarafının Türkiye’ye gelişi 1860’lı(*) yıllardır. Dedemin adı Abdüssamet. Geldiklerinde dokuz yaşındaymış. Dedemin doğum tarihi 1873. 1940’larda vefat etmiş. Dedemizi hiç görmedik. Aileyi buraya getiren dedemin babasının adı ise Yusuf. Üç kardeşlermiş. İkisi gelmiş, biri Kafkasya’da kalmış. Önce Kars, Kayseri, sonra Yozgat’ın bir köyünde, bir ara da annemlerin köyünde kalmışlar. En son da Sivas Yıldızeli’ne bağlı Emirler köyüne gelmişler. Hatta babam, Soyadı Kanunu’ndan önce askerdeki bildirimlerinde Yusufoğulları soyadını kullanmış. Babamın doğum tarihi 1912, askerden teskere 1938. Bir komutanı Şener soyadını vermiş.

(*) Daha önce kitapta verilen tarih düzeltilmiştir.

 

-Babanızla ilgili fikir veren bir soyadı mı bu?

Evet neşeli bir askersin diye… O sırada dedemlerle amcamlar da Sivas’ta Tomanbay veya Tamambay soyadını benimsemişler ve nüfus kütüğüne kayıt yapılmış. Kafkasya’daki soy isim Tomay olduğu için, Tomay’ı çağrışım yaptıracak şekilde. Bizim Şener soyadlı hiçbir akrabamız yoktur. Sadece babam ve kardeşlerim var. Amca ve amca çocuklarımın hiçbirinin soyadı Şener değildir. O yüzden soyadını Şener gördüklerinizin, benim akrabam olma ihtimali sıfıra yakındır…

-Malkar Türklerinin bir dergisinde kökenlerinizi öven bir yazıya rastlamıştım.  Etnik yapıyı ne kadar önemsersiniz?

Elbruz Dağı altı bin metre ile Kafkasları’ın en yüksek yeridir. Avrupa’nın en yüksek tepesidir. Kafkaslar Avrupa sayılır. Yani kuzeyi Avrupa, güneyi Asya sayılır. Kuzey Kafkasya Avrupa’nın doğu sınırıdır. Dolayasıyla biz Anadolu’ya Asya’dan değil, Avrupa’dan gelmiş sayılırız. İkincisi, Kafkasya’da değişik etnik yapılar var. Baba tarafım Karaçay Malkarlardandır. Kuzey Kafkasya’da değişik etnik yapılar var. Baba tarafım Karaçay Malkarlardandır. Kuzey Kafkasya’da bazı Türk toplulukları var. Biri Kumuk, diğeri Karaçay Malkarlardır. Karaçay Malkarlar aynı etnik yapıya sahip Elbruz’un Doğu’sunda Malkar, Batısında yaşayanlar Karaçay. Ama onlar kendilerini bir sayar. Türk topluluğudur. Dolayısıyla ben baba tarafından bildiğim tüm cedlerim itibariyle, Karaçay Malkar olarak Türk’üm.. Hani alt kimlik üst kimlik var ya. Hem alt hem üst kimlik açısından Türk’üm… Ama Kürt’ü, Çerkez’i, Laz’ı Gürcü’sü, Boşnak’ı Aranavut’uyla tüm yurttaşlarımızı akraba olarak görürüm.

-Karaçay Türkçesini bilir misiniz? Evde konuşulur muydu?

Evde Türkçe konuşulurdu. Anadolu Türkçesi. Nadiren amcalarım falan geldiğinde Karaçay Türkçesi konuşulurdu. Bizim de hoşumuza giderdi. Ama Karaçay Türkçesini sürdürmemizi istiyor gibi görünmezlerdi. O yüzden kullanılmadığı için bilemem, ama katıldığım bir düğünde ”Kart boldum seni servü” dizelerini duymuştum. Yanımdaki, anladım mı diye eğildi. ”Kart oldum, yani seni severken yaşlandım demek istiyor’ dedi. Dikkat edince, aslında kelimelerin çoğu anlaşılıyor. Bütün kelimeler Türkçe ama dizim ve yerleşimi farklı. Ailemiz Anadolu’da hangi dil konuşuluyorsa onu düzgün kullanmamızı isterlerdi. Ama annemin dili Çeçenceydi. Akrabalar geldiğinde de kendisi Çeçence konuşurdu. Ama o da kopuk bir kesit.

 

Yazar : Çiğdem Toker

Related Posts

17.11.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

17 Kasım 2020

28.10.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

28 Ekim 2020

27.10.2020 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

27 Ekim 2020

İLETİŞİM

Telefon: +90 (312) 420 60 52 +90 (312) 420 60 53
Faks: +90 (312) 420 23 11
Email : abdullatif.sener@tbmm.gov.tr

SİTEMİZ TEST AŞAMASINDADIR

Copyright © 2020 Tüm hakları saklıdır.
www.abdullatifsener.com.tr üzerinde yer alan materyaller izinsiz kullanılamaz.