
Osmanlı Maliyesinin Şeffaflaşması
ÖNSÖZ
Her eserin bir hikayesi vardır. Bu eserin benim hayatımdaki hikayesi hem uzun, hem de kopuk kopuktur. Birbirinden ayrılmış parçaları, farklı zaman kesitlerine yaymıştır.
On altı yıl sürecek olan milletvekilliğim 1991 yılında başlamıştır. Bundan tam on yıl önce, 1981 yılındaysa akademik hayata araştırma görevlisi olarak adım atmıştım. Yıllar ne kadar hızlı geçmiş demiyorum; ama dolu dolu geçtiği kesin. Tekrar döndüğüm o eski hocalık günlerimde bir başka maceranın peşindeydim. Bugünü yakalayabilmek için tarihi kovalıyordum. Bugünü anlamak ve anlamlandırabilmek için, Tazminat döneminden itibaren mali kurumların nasıl bir dönüşüm yaşadığını araştırıyordum. O döneme ait kitaplar, gazeteler, arşiv belgelerinin ortasında kaybolmuş gibiydim.
Bilimsel çalışa yapmanın, üretmenin zorlukları ortadaydı. Eşim ve çocuklarım Ankara’da, en az haftada bir gün bulunmak zorunda olduğum fakültem Bolu’da, çalışmalarımı yaptığım Osmanlı Arşivi İstanbul’da, ölüm döşeğindeki annemse Sivas’taydı. Kendimi tam bir bölünmüşlük içinde hissediyordum. Aynı zamanda ekonomik sıkıntılar içinde, dolmuş parasından tasarruf yapmak için arşive kadar yürüyerek gidip geliyor, öğlenleri defalarca kanama yapmış ülserli midemi boş tutmamak için yalnızca 250 gr. süt içiyor, mesai başlar başlamaz başına geçtiğim tozlu belgeleri her gün mesai bitimine kadar zaman zaman çektirdiğim fotokopi külfetini azaltmak için daha çok okuyor ve yazıyordum.
Üzerime o derin kasvetin çöktüğü akşam, bölünmüş duygularım ”içimdeki ben”in derinliklerine gömülmüştü sanki. Dışarı çıktım, kaldığım semtin caddelerinde, Fatih Camiii’nin avlusunda dolaştım, sonra Topkapı’ya otobüs terminaline gittim ve yola koyuldum. E-5 karayolunun yanında Bolu Dağı eteklerindeki kadrolu hocası olduğum fakülte binasının yanından durmaksızın geçtim, ailemi ve küçük çocuklarımı görmek için mola vermeden başkenti gerilerde bıraktım, sabah gün ışırken Sivas’ta otobüsten tüm yolcularla birlikte indim. Burası son duraktı. Baba yadigarı evimizin bulunduğu mahalleye doğru yürümeye başladım, bizim sokağa yaklaşmakta iken bir akrabamızın karşıdan geldiğini görünce bu, gün doğuşu ziyaretinin ne anlama gelebileceğini fark ettim. Üzerimdeki sıkıntı kalktı. Hep bilinmezlikler sıkmıştır beni zaten. Sıkıntı, yerini derin bir üzüntüye bıraktı. Karşıdan gelen akrabamız yaklaşınca ” Başın sağ olsun ” dedi. ”Dostlar sağ olsun” diye cevap verip ters istikametlerde birbirimizden ayrıldık. Son günlerinde yanında olamadığım annem, hayata veda etmişti; 1986 yılının durgun bir Ağustos gecesinde…
Telefonlaşma veya buna benzer hızlı bir iletişim kurma imkanımızın olmadığı o günlerde beni çeken, cenazeye yetişmemi sağlayan o derin duyguyu hiç unutamam.
Hayat kesintisizdir. Her şey tekrar normale döndü, benim maceram İstanbul’da daha bir süre devam etti. Yeterli miktar ve içerikteki dokümanı topladığımda kanaat getirdikten sonra Bolu’ya yerleştik. Artık ailece beraberdik ve ben doktora tezimi yazıyordum. Sadece metnin yazımı bir yıla yakın zamanımı aldı.
Tazminat dönemi incelemelerim sırasında, değişik kütüphanelerden ve arşivden çıkardığım otuz dolayında bütçenin, çoğu tamamen olmamakla birlikte, fotokopilerini almıştım. Bir eksiğimi bir türlü tamamlayamıyordum. Yayımlanmış ilk Osmanlı bütçesini aramadığım yer kalmamıştı. Daha doğrusu eski bir metinde 1279 (1863-1864) bütçesinin kitap olarak yayımlanan ilk bütçe olduğundan bahsediliyordu, ben de sürekli onu arıyordum. Üstelik bazı araştırmalarda bu yıla ait bütçe ”İlk Osmanlı bütçesi” olarak ele alınıyor ve inceleniyordu. Aslında ilk Osmanlı bütçesi ifadesinin yanlış bir yaklaşım olduğunu, ilk bütçeden değil bütçe anlayışındaki gelişmelerden söz etmek ve inceleme yapmak gerektiğini düşünüyordum. Yine de yayımlanmış bu ilk bütçeyi aramaya devam ediyordum. Sonunda bunun yanlış bir bilgi olduğuna kanaat getirmiş ve aramakta vazgeçmiştim. Tez metnimi tamamlamak üzere olduğum bir sırada yine İstanbul’a gitmiştim. Geleneksel mekanları geziyordum. İstanbul Belediye Kütüphanesi’ne uğradım. Katalogları karıştırırken birden heyecanlandım, bulduğum kitabı hemen istedim. 30cmx42cm ebatlarında 121 sayfalık tertemiz baskılı 1279 bütçesini incelemekte olduğuma inanamadım. Önce notlar almaya, sonra ya buradaki nüsha kaybolursa diye düşünmeye başladım ve tamamının fotokopisini almaya karar verdim. Kütüphanede fotokopi makinesi yoktu, yanıma bir hizmetli verdiler, dışarıda bir fotokopiciye gittik, nüshasının tamamını çektik ve cebimdeki paranın hemen hepsini fotokopi bedeli için ödedim.
Elimde olmasına rağmen, yazımı tamamlanmakta olan tez çalışmamda bu bütçeyi fazla değerlendiremedim. Ne bu bütçeyi ne de diğerlerini daha sonraki hocalığım süresinde de gerektiği düzeyde kullanacak zamanı bulamadan araya siyaset girdi. On altı yıl tüm akademik çalışmalarıma ara vermiş oldum. Ben siyasette iken arşivimde bulunan bazı bütçeler bazı araştırmacılar tarafından yeni harflere aktarılarak yayımlandı. Ama 1279 bütçesi hala orada gözükmüyordu.
Tekrar hocalığa döndüm. O günlerin gündemine yavaş yavaş alışmaya çalışırken, eski öğrencilerimden Dr.Hüseyin AL ziyaretime geldi ve 1279 bütçesine giden yolda önemli taşlardan biri olan Fuat Paşa’nın Osmanlı maliyesinin sıkışıklıklarını ve şeffaflaşmasını içeren Fransızca bir raporunu getirdi. Makale olarak değerlendirebileceğimi söyledi. Kendisine bir şey söylemedim, ama akşam eve heyecanla geldim. Bu arada birkaç kez ev değiştirmiştik. Tez hazırlarken topladığım belgeler hala evde miydi bilmiyordum? Eve girdikten sonra ilk cümlem ”Hanım benim 1991 öncesi notlarım, dokümanlarım duruyor mu=” oldu. ”Hiçbirine dokunmadım, hepsi şu kutunun içinde” diye cevap verdi. Kutuları karıştırırken tüm bütçelerim ve ve notlarımın bıraktığım gibi durduğunu görmekten büyük bir mutluluk ve minnettarlık duydum. Çünkü halen tamiratı devam eden Belediye Kütüphanesinde 1279 bütçesini yeniden incelemek sorun oluşturabilirdi.
Fuat Paşa’nın söz konusu raporu Fransızca olarak basılmıştı, 1278 (1862-1863) bütçe hazırlıklarından söz ediyor, ayrıca ekli tablolarda 1276 (1860-1861) ve 1277 (1861-1862) bütçe cetvelleri yer alıyordu. Aslında 1276, 1277 ve 1278 bütçe cetvelleri de, Fuat Paşa’nın Raporu da dönem gazetelerinde yayımlanmıştı. Daha sonra arşiv kataloglarını tararken 1279 bütçesinin Fransızca basılmış bir nüshasına daha rastladım. Bu metinle Osmanlıca olarak kitaplaştırılan metin arasındaki temel fark, eyalet ve nezaretlere ait bütçesinin Fransızca nüshada yer almamış olmasıdır.
Böylece dönemin gazetelerinde yayımlanan, Fransızca basılan ve Osmanlıca olarak kitaplaştırılan 1276 – 1279 yıllarına ait bütçeleri bir araya getirmiş oldum. Bunlar ilk Osmanlı bütçeleri sayılmasa da, yayımlanan ilk bütçelerdir. Bu konuda yine de kesin hükümlü olmamak gerekir. En azından bazı dönem kaynaklarında, sadece genel gelir ve gider tabloları halinde yayımlanmış daha eski Osmanlı bütçelerine de rastlamak mümkündür. Ubicini tarafından incelenen 1850 yılına veya birkaç yıl öncesine ait bütçe rakamlarıyla çakışmasa bile, çok büyük bir farklılık göstermemektedir. Yine de 1850 bütçesini Osmanlı Maliyesinin şeffaflaşması bağlamında ihmal edebiliriz. Çünkü bu resmen yayımlanmış olmaktan öte, bir vesile ile elde edilen verilerin kullanılmasıyla ortaya çıkmıştır.
Bu kitap, yayımlanmış ilk Osmanlı bütçelerini günümüz araştırmacılarına ve ilgililere sunmayı amaçlamaktadır. Ancak tek amaç bu değildir. Bütçelerin yayımlanmaya başlaması aynı zamanda Osmanlı maliyesinde şeffaflaşma sürecinin de başlaması anlamına gelmekteydi. Bütçe verilerinin hangi ölçüde gerçekçi olup olmadığı bir yana, daha sonraki yıllarda da pek çok bütçe yayımlanmış ve bu gelenek Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar devam etmiştir.
Aslında Osmanlı maliyesinin şeffaflaşması Batı baskısıyla ilişkilidir. 1854 yılında Osmanlı Devleti ilk dış borçlanmaya başladıktan bir süre sonra, borç veren ülkeler alacaklarının hangi düzeyde risk altında olup olmadığını anlayabilmek için baskı yapmaya başladılar. Borçlanmayı sürdürmeyi düşünen Osmanlı devlet adamları, bu dış isteklere cevap verme ihtiyacı duydular, Bir taraftan da, başta Ceride-i Havadis olmak üzere gazeteler İngiltere, Fransa, Hollanda, Rusya gibi yabancı devletlerin bütçelerini yayımlamaya başladılar. Bunların Osmanlı devlet adamları üzerinden özendirici etkileri oldu. Önce 1276 ve 1277 bütçelerine ait tablolar gazetelerde yayımlandı. Sonunda ilk kez 1279 bütçesi kitap olarak basıldı. Daha sonraki yıllarda da pek çok bütçe kitap olarak basılmıştır. Ancak yayımlanan bu bütçeler içinde en kapsamlısı 1279 bütçesidir. Özellikle eyalet ve nezaretlere ait gelir ve giderlerin de tablolar halinde bir önceki yıl bütçeleriyle karşılaştırmalı olarak verilmiş olması önemli bir farkı göstermektedir. Bu yönden bile araştırmacılar açısından önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.
1279 (1863-1864) bütçe cetvellerindeki ayrıntılar maliye tarihli çalışmaları açısından eşsiz bilgiler içermektedir. Toplam kamu gelirlerinin bölgeler itibariyle nasıl dağıldığı, en az ve en fazla gelir tahsilatının hangi eyaletlerde yapıldığı, vergi türlerinin bölgelere göre tahsil miktarlarındaki farklılıklar ve nedenleri bütçe cetvellerinin incelenmesiyle hemen tespit edilebilecek hususlardır. Benzer bir çalışma kamu giderlerinin nezaretler ve diğer kamu kurumları arasındaki dağılımı açısından da yapılabilir. Ayrıca bankaların, müsteşarların, valilerin, mutasarrıfların, bazı diğer kamu görevlerinin, hatta valide sultanın aldıkları maaşlar arasındaki farklar açıkça görülebilmektedir. Bazı kamu kurulumlarının kuruluşu ve kaldırışlarıyla ilgili kayıtlar da önemlidir.
İlgili yıl bütçe verileri ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel değerlendirmeler yapmayı da sağlayacak özellikler taşımaktadır. A’şar tahsilatından hareketle eyaletle ve bölgeler itibariyle zirai hasılatın miktarına; ağnam ve canavar (domuz) rüsumundan hareketle hayvan varlığına ulaşılabilir. Tersanelerin bulunduğu yerler, gemi, inşaat kapasitesi gibi konular hakkında bile bilgilenmek mümkündür. Söz konusu bütçe yılında ekmek, yağ, mum, odun, kömür, tekstil, kırtasiye, erzak, müzik aletleri, tıbbi cihazlar ve değişik malların fiyatlarında ucuzlamaların olduğu da kayıtlardan anlaşılmaktadır. Yine bedelat-ı askeriye ve canavar rüsumundan Osmanlı Devleti’ndeki gayr-i müslim nüfusun eyaletler itibariyle dağılımı hakkında bilgiler çıkarılabilir. Açıkçası bu bütçe dönemle bağlantılı farklı uzmanlık alanlarını ilgilendiren araştırmalara yönelik önemli bir kaynak özelliği taşımaktadır.
1881 yılında Düyun-ı Umumiyye İdaresinin kurulmasıyla, Osmanlı Devleti gelir ve giderleri üzerindeki egemenliğini resmen kaybetmiştir. Artık devlet gelirlerinin bir kısmı, Osmanlı borçlarına mahsup edebilmek üzere yönetimi yabancılara ait olan bu idare tarafından tahsil edilmeye başlanmıştır. Dış borçlar Osmanlıda hep sorun olmuş, hatta Cumhuriyet Türkiyesi Osmanlı borçlarını ödemeye devam etmiştir.
Osmanlı Devleti’nin yarı sömürgeleştirilmesi olarak da kabul edilen bu süreci, maliyenin şeffaflaşmasıyla bağlantılı olarak incelemek, ilginç sonuçlar ortaya çıkarabilecek özellikler göstermektedir. Tarihi bugünü anlayabilmenin ve anlamlandırabilmenin bir yolu olarak düşündüğünüzde konu daha da büyük önem kazanmaktadır. Tamamlamaya çalıştığım çalışmanın asıl amacı budur. Ancak böyle bir araştırmanın zaman alacağı da açıktır. Akademik çalışmaların verdiği hazzı başka bir yaşama biçimiyle telafi etmenin de zor olduğunu düşünüyorum. Hayatın getirdikleri her zaman tercihlerimizle uyumlu olmayabilir. Siyasetin tekrar araya girme riski karşısında, dünyamda önemli bir yeri olduğunu düşündüğüm bu bütçeleri hemen bastırmayı gerekli gördüm. Elbette çalışmalarımı sürdürüyorum ve Osmanlı maliyesinin şeffaflaşmasıyla ilgili yaptığım çalışmalar tamamlandıktan sonra, onlar da kitaplaşacaktır.
Her ne kadar üretmeden tüketmek herkes için geçerli olabilecek bir şey değilse de, pek çok kişi için hayat tüketimden ibarettir. Aslında herkes her an hayatı tüketir. Kimileri tüketerek, kimileri üreterek tüketir hayatı… Çoğu kez bunları birbirinden koparmak da mümkün değildir. Ama yine de benim için hayatın değeri, tükettiklerim kadar değil, ürettiklerim kadardır. Kitap olarak yayımlanan ilk Osmanlı bütçelerini ilgililerin yararlanmasına sunarak üretim haneme mütevazı bir katkı sağlamak istedim. Çalışmamdan yararlanacak diğer araştırmacıların üretim çabalarını da desteklemek düşüncesiyle..
Kitap dört bölümden meydana gelmektedir. İlk bölümde 1279 (1863-1864) bütçesi eski harflerden yeni harflere aktarılmış haliyle birlikte orijinal metin olarak da yer almaktadır. Okuyucunun eski ve yeni metinleri karşılaştırmasını kolaylaştırmak maksadıyla, her ikisi sayfa sayfa karşılıklı olarak verilmiştir.
İkinci bölümde, aynı bütçenin Osmanlı Arşivinden alınan Fransızca basılı metni yer almaktadır. Yabancı okuyucular açısından bunun kolaylık sağlayacağı düşünülmüştür. Ancak 1279 bütçesine ait Fransızca bu bölümün çevirisi verilmemiştir. Çünkü birinci bölümde söz konusu bütçenin yeni harflere aktarılmış hali verilmiş olduğundan terkar edilmesine gerek duyulmamıştır. Ayrıca Osmanlıca metin daha kapsamlı olduğundan yeterli görülmüştür.
Üçüncü bölümde, Fuat Paşa’nın Mali Islahat Layihası ile 1276, 1277 ve 1278 bütçe cetvellerinin Osmanlı Arşivinden alınan Fransızca basılı metinleri ve Türkçe çevirileri yer almaktadır. Yine okuyucuların Fransızca ve Türkçe metinleri karşılaştırmasını kolaylaştırmak maksadıyla, her ikisi sayfa sayfa karşılıklı olarak verilmiştir. Fuat Paşa’ya ait layiha gerek Osmanlıca olarak, gerekse yeni harflerle başka yerlerde basılmış olmakla birlikte, Fransızca metinle karşılaştırma ihtiyacı duyacaklar açısından gerekli görülmüştür.
Dördüncü ve son bölümdeyse, 1276 (1860-1861), 1277 (1861-1862) ve 1278 (1862-1863) bütçe cetvelleri Rüz-name-i Ceride-i Havadis ile Tercüman-ı Ahval gazetelerinde yayımlandığı biçimiyle verilmiştir. Üçüncü bölümde Fransızcadan Türkçeye çevirileri verilmiş olduğundan, bu bölümde tekrardan kaçınmak maksadıyla bütçe cetvellerinin yeni harflere aktarımı yapılmamıştır.
Bir eser ortaya çıkarken aileniz, yakınlarınız ve dostlarınız da sizinle beraber fedakarlıklarla ortak olurlar. Hepsine minnettarım. Ayrıca 1279 bütçesinin yeni harflere aktarılmasında gösterdikleri ilgi ve çabalar için Türk Dil Kurumu Başkan Danışmanı kadım arkadaşım Prof. Dr. Recep TOPARLI’ya ve çalışma arkadaşlarına, Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Mustafa BUDAK’a, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler ve Müze Müdürü Dr. Ali MAZAK’a, Fransızca metinlerin çevirisi için Devlet Planlama Teşkilatından Leyla AŞK’a, kitabın basımını gerçekleştiren Kapı Yayınları’na teşekkür ederim.
26.04.2008, Söğütözü
Yazar : Abdüllatif Şener